6.5.10

EgeFest - Mayıs'2010

Ha geldi, ha gelecek derken Egefest geldi de geçti bile... Güzel anların çabucak geçtiğine dair bir kanıt olarak, tüm olağanüstülüğüyle kişisel tarihimiz içinde yerini aldı.






























































Aslında depo üstü çantamda taşıdığım kağıtların döndüğümde tamamen dolmuş olmasını bekliyordum ama doldursam şöyle yazacaktı sanırım: Sağ viraja yattık, sol viraja yattık, sağ viraja yattık, dağ çıktık, dağ indik, deniz gördük, orman gördük, sol viraja yattık, sağ viraja yattık... Bu yüzden sadece unutamadığım anlardan dem vurmam daha anlamlı olacak.











İlk gün (Ankara – Antalya):


Yunak ve civarında, her yandaki rengarenk çiçekler...


Ağlasun’un tatlı virajları, manzaraları ve nefis kokusu...




İkinci gün (Antalya – Fethiye):


Muhteşem virajlar ve kaliteli yollar...


Adımı şaşıracak kadar çok dönmek, dönmek, dönmek...






“Biz sürmeye doymadık” ekibiyle yaptığımız olağanüstü rota, muhteşem manzaralar, sözün bittiği anlar...








Keçiler, deniz, dağ, yosun, çam, güneş, göl, orman....


Neşeli pinpon ve bilardo maçları...



Üçüncü gün (Fethiye – Marmaris):


"Biz sürmeye doymadık” ekibiyle yolu Datça’ya uzatmak... Yıllardır aşığı olduğum Datça yollarında, çocukluğuma ve ergenliğime doğru geri geri sürmek... Her ne kadar ıslah edilmiş olsa da hala çok keyifli olan Datça yolu... Gruptan ayrılıp özlenen akrabaları görmek... Akrabalardan ayrılıp çok özlenen Karaincir’i görmek, ıssız sahilinde denizin kumların altına sakladığı anıları deşip hüzünlü bir gülümsemeye dönüşmek...







Dördüncü gün (Marmaris – Denizli):


Sağanak yağmura yakalanmak...Sığınacak bir yer bulup hiçbir şey olmamış gibi gülmeye devam etmek, hatta boşluğu değerlendirip langırt oynamak ...


Diğer çılgınlarla havuza abuk subuk biçimlerde atlama oyunları oynamak...


Elimizde biralar ve sodalarla sıcacık çamurların içinde kaya düşe debelenmek...


Günün tüm güzelliğine rağmen ilk kez “Biz sürmeye doymadık” ekibine katılmamış olmanın hüznünü yaşamak...




Son gün (Denizli – Ankara):


Terk etmek ve kavuşmanın aynı satırda olmasının verdiği hüzün ve coşkuyu yaşamak...


Tüm bunların ne büyük lütuf olduğunu düşünmek, şükretmek, daim olmasını dilemek...