16.12.13

YARIMADADA ÇAMURAŞK - 3

Gümüşlük, keşif gezimin önemli bir ayağını oluşturduğundan, sabah yine Speedy Gonzales gibi attım kendimi dolmuşa. Gümüşlük’ün girişinde, Gümüşlük Akademisi’nde düştüm dolmuştan. (http://www.gumuslukakademisi.org) Kimseler yoktu. Bir ara bekçiyi gördüm uzaklarda, sesimi duyuramadım. Birkaç kedi, yanımdan deli gibi koşarak geçip ödümü koparan bir köpek, bir de zaten korkmuşken karşıma çıkıp, kalan son öd parçalarımı da kopartan şu arkadaşlar vardı.

Gümüşlük Akademisi


Gümüşlük Akademisi


Gümüşlük Akademisi


Gümüşlük Akademisi


Gitmeden yanıma aldığım cep numarasını arayıp şansımı denemek istedim. Görüştüğüm kişi, bahara kadar İstanbul Şubesi’nde olacaklarını ama her yeri gezebileceğimi söyledi. Ben de öyle yaptım. İki türlü heyecandan titreyen bacaklarımla, terk edilmiş atölyelerin içinde gezdim. Sanatçılar için yapılmış odalara baktım. Belki bir gün ben de bir “artist residency” kaçamağım için geri gelirim, kim bilir…








Akademiyi ve ıssız tepeleri ardımda bırakıp merkeze doğru epey yürüdüm. Sahile iner inmez çok çarpıcı bir manzara karşıladı beni. Bizimkilerle burada kahvaltı etmeyi hayal ettim. Sahil çok güzeldi. Restoranlar ve çay bahçeleri de… Hoparlörden duyuru yapılıp duruyordu. Hoparlöründen duyuru yapılan bir kasabada yaşamak, ziyneti olsa gerek hayatın…








Kahvemi içip, Ankara’dayken randevulaştığım Gezin’i aradım. (http://gezinkurtaran.com). Bulundukları yeri tarif etti. Giderken yol üstünde çok sevimli bir dükkana rastladım. (http://www.kikkulashop.com). İçerdeki beyle ayak üstü sohbet ettik. Hepsi papier mache olan,  harika işlerine baktım. Yurtdışında çok rastladım ama burada görmemiştim.

Gezin’le buluştum. Uzun uzun Gümüşlük’teki hayattan ve seramik sanatçısı olarak yaşamaktan konuştuk. Ayrılırken cebimde şunlar vardı:  *Bodrum’da yaşamak harika olabilir. Özellikle Gümüşlük gibi bohem hayatı sevenlerin toplandığı bir yerde… *Sevdiğin işi yap, gerisini düşünme, para kazanırsın. *İşini sevdiğin gibi yap. Maddi kaygıların esiri olma. *İlk zamanlar zor geçebilir, tedarikli gitmek seni rahatlatacaktır. *Çevre önemli. *Geniş bir yelpazen olması önemli. Sadece biblo yapmak yerine tabak, çanak, fayans da üretirsen; yani artistik işlerin yanında fonksiyonel işler de yaparsan daha güvende olursun. *Artık bir an önce fırın al. *Artık başla. (Teşekkür ederim sevgili Gezin…)








Gezin’den ayrılıp yalıya (sahile) geri döndüm. Bir yandan yanımda getirdiğim notlardan Gümüşlük’ü okuyup, bir yandan da aşkla Gümüşlük’e bakıyordum. 

Tavşan Adası’na bakarak birkaç bira içip, gün batımını izledim. Uzun zamandır kendimi bu kadar iyi hissetmemiştim. Son kaçamaklarımda üstüme çöken tatsız hava, burada yerini katıksız bir huzur, neşe ve ferahlığa bıraktı. (Bu arada, denizin içinden Tavşan Adası’na giden yol meğer antik Myndos şehrinin kalıntılarıymış. Hepimiz birer Tavşan Adası’yız belki de, kalıntılarımız bize ulaşılmasının tek yolu…)

Kafam epeyce iyi, dolmuş durağına gittim. İki adam sohbet ediyorlardı. Birisi oranın yerlisi, “gidip duruuu, gelip duruuu” diye konuşanlardan. Diğeri de bir o kadar zıttı! 80’lerin rock gruplarından fırlamış bir gitarist gibi! Üstünde rengarenk, parlak bir tayt, beline kadar uzun, röfleli saçlar, upuzun, zapzayıf bir vücut. Kafam iyiydi diye mi bilmem, sohbetleri çok komiğime gitti. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder