10.7.13

Batıma - 10 (Lizbon)

Ünlü Tramvay 28 ile otelden Estrela’ya kadar gittik. Tramvay yolculuğu gerçekten övüldüğü kadar var. 28 olur, başka bir hat olur, ama mutlaka bir tramvay yolculuğu yapın. İnişli çıkışlı, daracık sokaklarda tramvayla gezmek, araba gibi trafiğe girip kırmızı ışıkta beklemek, evlere sürtünürcesine geçmek çok eğlenceli. Şehrin havasını solumanızı sağlıyor.  

Tramvay yolculuğu

Tramvay turumuz bitince Commercio Meydanı’nın (Praça Commercio) önündeki refüjdeki duraklardan kalkan Tramvay 15 ile, en görülmesi gereken yerlerden biri olan Belem bölgesine gittik (Belem’e metro gitmiyor. Tramvay ya da taksiyle gidebilirsiniz. Belki otobüs de vardır. Ama tramvay eğlenceliydi).

Belem’de önce Belem Kulesi’ne (Torre de Belem – Belem Tower) gittik. Tejo Nehri’nin okyanusa bağlandığı, sefere giden denizcilerin gözyaşlarıyla uğurlandığı, arkalarından fadoların haykırıldığı o kulenin minicik gözetleme odalarından günlerce okyanusa bakabilirdim.

Belem Kulesi (Belem Tower - Torre De Belem)


Belem Kulesi (Belem Tower - Torre De Belem)


Belem Kulesi (Belem Tower - Torre De Belem)


Belem Kulesi (Belem Tower - Torre De Belem)


Belem Kulesinden 25 Nisan Köprüsü ve Kaşifler Anıtı manzarası 


Kuleden 5 dakikalık yürüyüşle Kaşifer Anıtı’na vardık. Vasco De Gama ve diğer büyük kaşifleri resmeden anıtın görünüşü etkileyiciydi. Anıtın sol tarafında, arka planda San Francisco’daki ünlü kırmızı Golden Gate köprüsünün mimarları tarafından yapılmış olan başka bir kırmızı köprü olan 25 Nisan köprüsü görülüyordu. Sağ tarafta ise kardeş ülke Brezilya’daki İsa Heykeli’nin muadili...


Kaşifler Anıtı (Discoveries Monument)


Kaşifler Anıtı (Discoveries Monument)


Kaşifler Anıtı (Discoveries Monument)


Kaşifler Anıtı (Discoveries Monument)


Anıttan sonra yine yürüyüşle 5 dakika sonra muhteşem Jeronimos Manastırı’na vardık. Gotik mimariyi ne kadar sevdiğimi bilenler, gotik esintiler taşıyan ve Manuelin adı verilen tarzda inşa edilmiş manastıra da vurulduğuma şaşırmayacaklardır. Hele o tavan süslemeleri... Muhteşemdi...


Jeronimos Manastırı (Jeronimos Monastery)


Gitmeden okuduğum yazılarda manastırın az ilerisindeki Pasteleria Belem’de Belem pastası yememiz tembihlenmişti. Dediklerini yaptık ama Lizbon’da başka yerlerde yediğim Belem pastalarından (diğer adı Nata) daha iyi değildi. Nasıl bir şey derseniz, çıtır yufka içinde ılık muhallebi gibi bir şey. Ben sevdim.



Belem gezimiz bitince şehir merkezine geri döndük. Bairro Alto bölgesine gittik. Minicik sokaklarda, 5-6 masalı, mütevazi lokantalar olan bir bölge burası. Bir lokantanın önünde bir kadın, üstünde mutfak önlüğüyle lokantanın kapısına dayanmış fado söylüyordu. Orada oturmayı çok istedim ama fado biraz kasvetli bir müzik olduğu ve o gün kendimi biraz depresif hissettiğim için vazgeçtim.

Bairro Alto’dan tekrar Baixa – Chiado bölgesine gitmeye çalışırken karşımıza Miradouro de Sao Pedro Alcantara isimli manzara terası çıktı. Manzara olağanüstüydü. Lizbon ve Porto’da bolca miradouro (manzara terası) görmenizi öneririm.


Miradouro de Sao Pedro Alcantara


Not: Şehrin bölgelerini kafaya takmayın. Baixa neresi, Chiado neresi, oralara gidelim diye parçalamayın kendinizi. Hepsi bir arada şehir merkezi işte. Tunus Caddesi, Tunalı, Arjantin Caddesi falan gibi düşünün. Zaten boş boş gezerken hemen hepsine denk geleceksiniz. Sadece Alfama, Belem vb. şehrin daha dışında. Oraları da zaten başka bir yerle karıştırmanız mümkün değil.


O günkü depresif halin etkisinden mi  yoksa her gidişimde sevdiklerimi daha mı çabuk özlemeye başlıyorum bilinmez, annemle telefonu kapatırken neredeyse ağlayacaktım. Çok salağım! Hemen ardından, kendimi park etmeye çalışan bir kıza “Topla!” işareti yapmak ve “Hoop!” demek üzereyken yakaladım! Ben başka ülkede yaşayacak yaşı geçmişim azizim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder