10.7.13

Batıma - 6 (Essaouira - Marakeş)

Sabah erkenden Marakeş'ten günübirlik Essaouira turuna katılmak üzere yola çıktık. (Meraklısına Not: Marakeş'ten civar gezileri yapmak çok kolay. Birçok tur şirketi var. Günübirlik gezi fiyatları da genelde 30 - 50 TL arası değişiyor.)

Essaouira'ya yol sanırım 2,5 saat kadar sürdü. Şoförün (ve yoldaki diğer tüm şoförlerin) üstün akrobatik becerilerine, yol boyu çalan metalikleştirilmiş erkek sesi ve onu izleyen erkek çocuğu korosu şeklindeki, nefret ettiğim Fas müziği de eklenince yolculuk muhteşem bir hale geldi!


Neyse ki yolda şu "keçi ağacını" gördük ve bir de oğlak sevdim de (tabii ki bahşiş karşılığı) biraz rahatladım.


Essaouira'ya giderken - On the way to Essaouira



Essaouira'yı ilk gördüğümde yaşadığım şey daha ziyade şaşkınlıktı. Hayatımda gördüğüm en geniş (boyuna değil enine) sahil, ama heybetli bir okyanus, lacivert bir deniz, dev dalgalar görmeyi beklerken karşımda irice bir göl gibi duran, yeşil, bulanık bir deniz. Sahil de bomboştu. Denize giren tek tük kadın ve sahilde top oynayan erkekler vardı sadece. Sanırım plaj kültürü diye bir şey oluşmamış. Denizle ne yapacaklarını bilmiyor gibiler.




Essaouira plajı - Essaouira beach


Sırf popomu okyanusa sokmamış olmayayım, allah muhafaza, madalyadan olurum, diye denize girip çıktım. Keyif almadım. Günün kalanını ne akılsa İtalya'dan gelip buraya yerleşen İtalyan bir kızın pizzacısında öldürdük. 


Akşam otele dönüp duş aldık. Ama her zamanki gibi, duştan çıktıktan 15 dakika sonra çiğ sucuk gibi kokmaya başlamıştık bile. Fas zaten sıcak bir ülke, Meknes ve Marakeş iyice sıcaktı. Aslında bu fark belki de Rabat ve Fes'te hep serin ve karanlık çarşı içlerinde gezmiş olmamızdan kaynaklanıyor. Meknes ve Marakeş'te ise hep ortalıktaydık.


Meydanda muhteşem bir seramik dükkanı gezdim. Her şey çok ucuz ve güzeldi ama hangi birini alıp taşıyabilirsin ki? 


Sonra da yemek tezgahlarında gurme safari yaptık. Bir tezgahta ufak bir şeyler yiyip, biraz gezip diğerine geçtik. Oralarda oturup yemek seçeceğimi, bir adamın kucağında hazırladığı bir sandviçi, yan tezgahtaki kızarmış kellelere bakarak yiyeceğimi falan bana söyleseler hayatta inanmazdım. Alışıyor insan. Alışmıyor da, çaresizliği kabulleniyor...




Cem El Fena Meydanı'nda yemek tezgahları - Food stands at Djem El Fena Square

En sevdiğim şey yumurtalı sandviç oldu. Gobit ekmeğinin içine zeytinyağı ve sirke dökülüyor. Haşlanmış yumurta, haşlanmış patates ve krem peynir ekmeğin içine ezilerek konuyor. Acılı domates ezmesi ve kuru soğan ekleniyor. Çok lezzetliydi. 2 akşamımı kurtardı.


Cem El Fena Meydanı'nda yemek tezgahları - Food stands at Djem El Fena Square

Cem El Fena Meydanı'nda yemek tezgahları - Food stands at Djem El Fena Square



Hani yazının başlarında demiştim ya, "başka bir dünya" tabirini ileride Marakeş için de kullanacağım diye, onu da kullanmadan geçmeyeyim. Evet, Cem El Fena Meydanı gerçekten başka bir dünya gibi oluyor akşamları. Bu dünyanın büyülü, muhteşem tarafları da var; çıldırtan tarafları da... Meydandaki yemek tezgahlarındaki esnafın yapışkan davetleri, sürekli yolunuzu kesmeleri, tutmaları, nereli olduğunuza dair tahminlerde bulunmaları, Türk deyince önce Müslümanlık mavalları okuyup sonra "sigaranda başka bir şey var mı?" diye esrar istemeleri, yavşamaları, istediklerini alamayınca arkanızdan bağırmaları falan gerçekten inanılmaz derecede sinir bozucu olabiliyor. 



Cem El Fena Meydanı - Djem El Fena Square

Akşamın sonunda "bu kadar Fena'dan fenalık geldi!" diyerek, çılgın kalabalığı, leş gibi sokakları, her yerden üstümüze üstümüze gelen motosikletleri, öpücük yollayan yeni yetmeleri, hasta kedileri, hasta kedileri ezmeye çalışan çocukları arkamızda bırakıp odamıza döndük.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder