10.7.13

Batıma - 2 (Rabat)






Sabiha Gökçen'den Kazablanka'ya Air Arabia Maroc, 01.15 uçağıyla hareket ettik. Kalkıştan önce pilot "Bismillahirrahmanirrahim. Allahuekber Allahuekber Allahuekber" diye başlayan uzun bir anons yaptı. "Ne diyor?" diye yanımızdaki oğlana sorduk. "Dua ediyor" cevabını alınca "işimiz duaya kaldı sanırım" diyerek işlediğimiz günahlar üzerine derin bir tefekküre daldık. 

Bol ayak kokulu uçakta biraz uyuyup yerel saatle sabah 4'ü geçerken Kazablanka'ya vardık. Metro çalışmaya başlayana kadar (06.30'du sanırım) havaalanında oyalandık. Sonra havaalanının -1. katından kalkan ilk metroyla Casa Voyeurs durağına kadar gittik. Oradan da Rabat trenine bindik. 1 saatten biraz fazla zaman sonra Rabat'taydık. 


Önce oteli yürüyerek bulmayı denedik ama Fas'ın genelinde olduğu gibi, Rabat'taki sokaklar da labirent gibi. Birkaç kayboluştan sonra takside karar kıldık. 


Fas ve taksi demişken şu bilgiyi de vereyim. Fas'ta petit taksi ve grand taksi olarak 2 seçenek var. Grand taksiler eski Mercedes arabalar ve pahalı. Petit taksi çok ucuz. Ancak, Fas taksicileri çakalın dik alası! Taksimetre açmamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Kafalarına göre "70 dirheme götürürüm" diyorlar. Halbuki gideceğiniz yerin en fazla 20 dirhem tutacağını birkaç okkalı kazıktan sonra öğreniyorsunuz. Evet 50 dirhem bizim paramızla 10 lira olabilir ama biz genelde kararlı davrandık ve taksimetre açmayan taksiye binmedik.






Taksiyle riadımıza ulaştık. Burada bir de riadlarla ilgili açıklama yapayım. Fas'ta mutlaka riadlarda kalın. Benim adıma, Fas deyince aklıma gelen ve içimi ısıtan en güzel fotoğraflar kaldığımız riadlara ait. Riadlar, bizdeki eski konaklar gibi yapılar. Ortada geniş bir avlu, etrafında kare şeklinde yükselen katlar. Tüm odalardan avlu görünüyor. Odalar geleneksel Fas stilinde döşenmiş. Bakır lavabolar, "zellige"li (mozaik biçiminde döşenmiş duvar çinileri) duvarlar, ahşap işçiliğine hayran olacağınız masa, sandalye ve kapılar, alçı bezemeler, kilimler... Riadların en güzel yanı ise çatısının olmaması. Gökyüzünü görerek yaşıyorsunuz. Hele avlunun ortasında (yani yaşadığınız binanın içinde) yetişkin bir ağaç da varsa, değmesinler keyfinize... 


NOT: Riadların hiçbirinde kredi kartı kabul etmiyorlar. Dirhem, euro ya da dolarla ödeme yapmanızı istiyorlar. 


Bir NOT daha: Dirhem konvertibıl bir para değil. Dolayısıyla Türkiye'den dirhem alıp gidemezsiniz. Euro ya da USD satın alıp Fas'ta Dirhem'e çevirmeniz gerek.


Rabat'ta kaldığımız riad (Riad Marhaba) çok güzeldi. Dev gibi bir kat bize aitti. 2 ayrı yatak odası, 3 yatak, büyük bir banyo falan. 




Riad Marhaba - Rabat


Riad Marhaba - Rabat


Çantaları ferah, sevimli odamıza attığımız gibi Hasan Kulesi (Tour Hassan) ve 5. Muhammed mozolesinin olduğu bölgeye gittik. 


Hasan Kulesi (Tour Hassan)








Ardından Udaya Kapısı (Bab Oudaya) ve udayalar bölgesini (kapıdan girdiğinizde varacağınız şirin mahalle) gezdik. 


Udayalar Kasbası / Bölgesi (Oudayas - casbah des oudias)



Udayalar bölgesinde bir evin önünde durmuş "aman ne güzel" falan derken evin sahibi olan Bernard geldi ve bizi çaya davet etti. Bernard 4 sene Türkiye'de yaşamış, şu anda da Rabat'ta yaşayan bir Fransız. Bir anda kendimizi Fas'ın bir şehrinde, Bernard'ın şirin mi şirin evinde fasıl dinler ve rakı sohbeti yaparken bulduk! Harika ev sahipliği ve sonraki günlerde telefonla yaptığı yönlendirmeler için kendisine minnettarım. 




Bing ve Bernard

Bernard'la 1-2 saat sohbet ettikten sonra Panaroma adı verilen yere gittim. Bu Regreg ırmağının ilerisine, Rabat'ın karşı kıyısı olan Sale'ye bakarak Fas seyahatim boyunca zevkten inleyerek içeceğim nane çayımı yudumladım.


Udayalar Kasbası'ndaki Panaroma terasından Bu Regreg ırmağı ve Sale'nin görüntüsü (View of Bu Regreg River and Sale from Rabat)

Bir de nane çayı bilgisi verelim. Nane çayı yeşil çaya koca bir demet nane eklenmesiyle hazırlanıyor. Daha pişerken bir kavanoz şekeri içine boca ettikleri için, şekersiz istiyorsanız demlenmeden önce söylemeyi unutmayın.





Çayımı içtikten sonra daracık sokaklarda bitimsizce uzayan çarşılara daldım. İnsan yığınlarıyla dolu çarşılarda her şey satılıyor. Bir ara canlı kara kaplumbağası satan bir adam bile gördüm. Çarşı gezmesi boyunca yerel halkla epey kaynaştım. Kadınlar genelde tesettürlü. Kimi kot üstü tunik gibi modern takılıyor, kimi calaba denen uzun ve kapüşonlu elbiselerden giyiyor. Ama yine de sokakta birbirine epeyce sırnaşan çiftler falan görebiliyorsunuz. Burada hayatın evlilik, aile ve çocuklar üzerine kurulu olduğunu ilk anda anlayabiliyorsunuz. 


Halk genel olarak iyi ve yardımsever. Özellikle Türk olduğunuzu öğrenince pek heyecanlanıyorlar. "Kardaaş", "Müslümaaan", "Erdugaaan" ve "Pulat alemdaar" en sık duyacağınız şeyler olacak. (Halkın genel olarak hoş olan yaklaşımının istisnaları ise Fes ve Marakeş esnafı. Eski Fes bölgesindeki çarşı esnafı fotoğraflarını çekmek istediğinizde acayip tersleşiyor. Marakeş'te de Cem El Fena Meydanı ve civarındaki esnafın aşırı ısrarcı, yapışkan ilgisi çıldırtıcı olabiliyor). 


Halkın çok pis olduğunu ise söylemek zorundayım. Sokaklar, trenler, tabak çanaklar, her yer ve her şey pis. Buna kendinizi hazırlayın çünkü kaçışınız yok.


Uzun yıllar Fransız sömürgesi oldukları için yerel halk hem Arapça hem Fransızca konuşuyor. İngilizce konuşabilenler de pek az sayılmaz.


Sömürge günlerinden yadigar sandığım harika bir şehirlerarası tren sistemi var. Her şehre sık sık tren var. 


Ezan bana çok garip ve komik geldi. Acayip tekdüze, inler gibi okuyorlar. Sorun onlarda mı yoksa bizim hocalar mı çok nağme yapıyor, bilemedim.


Rabat'ın labirentlerinde saatlerce gezip, pestilim çıkmış halde otele döndüm. Bing'le marketten alışveriş yapıp riadın muhteşem terasında bir şeyler yiyip yattık.




Riad Marhaba'nın terası (Terrace of Riad Marhaba - Rabat)


Meraklısına not: Eğer Fas'ta başka şehirler de görecekseniz ve Rabat'ta denize girmek vb. gibi hayalleriniz yoksa Rabat yarım günde gezilebilir. Bence Hassan Kulesi, hemen dibindeki 5. Muhamed mozolesi, Udayalar kasabası ve Panaroma terasının görülmesi yeterli zaten. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder